
İngilizce Öğretmeni
Umut Yiğit
İlkokul yıllarından başlayarak çocuklarımız yada çevremizdeki insanlar yabancı dil ile ilgili eğitim görüyor. Bu dillere verilen ders sayısı yıllık programlarda azımsanmayacak derecede çok. Peki düzenli olarak her yıl okulda gördüğümüz bu yabancı dillerin edinimini neden kazanamıyoruz bunu hiç düşündünüz mü?
Bir İngilizce Öğretmeni olarak öğrencilerime yabancı dilde bir soru yönelttiğimde “Bilmiyorum, Fikrim Yok, Beni Geçin, Arkadaşıma Katılıyorum” gibi cevapları çok duymaktayım. Bu öğrencilerimin bir çoğu sınavlarda başarılı olanlarının verdiği cevaplar. Hiç şüphesiz bir insanın yeterince dil bilgisi yetisine sahip olması her zaman hedef dili etkili bir biçimde kullanacağı anlamına gelmediği gibi hedef dili geliştirebilmek için iletişimsel yeteneğin kazandırılması gerekiyor. Yani Kendi dillerinde iletişimsel yetisini geliştiremeyen kişilerin yabancı bir dili öğrenirken de iletişimlerinde büyük bir eksiklik gözlemlemekteyim. Bu noktada özellikle bireylerin düşüncelerine değer verilmesi, toplumla sağlıklı ve düzenli bir iletişim yürütmesi, özgüvenli olması ve en önemlisi de hata yapmaktan hiç bir zaman korkmaması gerekir.
Bir Dile Maruz Kalmak
Ünlü Dil Bilimci Noam Chomsky’ ye göre; önce alıcı dil gelişir daha sonra ifade edici dilde kullanılmaya başlar. Yani insan ilk önce çevresinden duymaya, duyduklarını anlamlandırmaya çalışmakta ve en sonunda çevresiyle iletişime geçmektedir. Bir bebek telegrafik konuşma evresinde,(18-24 ay) dili gramer kurallarına ayırmaz, duyduklarını tekrarlamaya, bazen biçimlendirmeye ve istediklerini söylemeye çalışır. Yani yeni bir dili öğrenmenin en önemli hususlarından birisi o dile maruz kalmak, o dili kurmak ve en sonunda iletişime geçmekle oluşur. Ülkemizde yıllarca gramere maruz kalmış çocuklarımızın, yapıları ile öğrenmeye çalıştıkları dilde iletişime geçemediğini görüyoruz, bunun başlıca sebebi bu kişi iletişimsel olarak dile maruz kalmak yerine gramer kurallarına maruz kalıyor. İnsanoğlunun geçmiş den bugüne dil üretme gereksinimi, iletişim kurma gereksinimiyle doğru orantılıdır. İletişime geçilmeden öğrenilmiş veya öğrenildiği zannedilen dil aslında tam olarak öğrenilmemiş demektir.
Örnek vermem gerekirse, gideceği ülke dili hakkında pek dil ve dil kurallarını bilmeyen birinin, o ülkeye gittiğinde kısa bir süre içinde kazanım edindiğini, konuşabildiğini, en azından hedef dilde mesleki dil becerisini geliştirdiğini görüyoruz. Özellikle Almanya’ya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerine göçen göçmenlerimizde bu durum sıklıkla oluşmakta. Bu kısa sürede yabancı bir dili konuşmalarının en büyük nedeni o dile maruz kalmalarıdır, belki de kaba bir tabirle yaşamak için, ekmek bulmak için o dili öğrenmeleri gerekmektedir.
Naçizane fikrime göre; yeni bir dili öğrenmenin en iyi yolu, o dile maruz kalmak, hedef dili edinmiş insanlarla iletişime geçmek yani çevre edinmek, edinilemiyorsa bile hedef dildeki yapımları, filmleri ve dizileri izlemek, ses kayıtlarını dinlemek ve en önemlisi de hata yapmaktan korkmayıp özgüveninizi yüksek tutmaktır.
Çok yararlı bir yazı olmuş.Hocama tamamen katiliyorum.Eksik olan yanımıza parmak basmış.Bebekler nasıl ilk olarak dil bilgisine maruz kalmadan duyarak daha sonra üretmeye başlayarak dili öğreniyorsa öğrencilerimize de bu yolla bir eğitim vermek çok daha faydalı olacaktır. Böylece kaç senedir öğrenmeye çalisiyoruz öğrenemiyoruz ya da anlıyorum ama konuşamıyorum diyen kişi sayısında azalma olur.