İngiliz elçilerinden biri Enderun Mektepleri hakkında şunları söylemektedir: “Osmanlılar, aldıkları esirlere hiç kötülük yapmıyor, kardeş gibi davranıyorlar. Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun, küçük çocukların zekâlarını ölçüyorlar. Keskin zekâlı çocuklar, seçilerek saraydaki Enderun denilen mekteplerde, değerli öğretmenler tarafından okutuluyor, İslam bilgileri, İslam ahlakı, fen, kültür dersleri verilerek, kuvvetli, başarılı Müslüman olarak yetiştiriliyorlar. Osmanlı ordularını zaferden zafere ulaştıran değerli kumandanlar, Sokullular ve Köprülüler gibi seçkin siyaset ve idare adamları, hep böyle yetiştirilen keskin zekâlı çocuklardı.”
- Murat zamanında temelleri atılan Enderun Mektebi, gerçek kimliğine Fatih Sultan Mehmet zamanında kavuşmuştur. Üstün zekâlıların ve yeteneklilerin eğitim-öğretimi için kurulan ve Türk-İslam Eğitim Tarihi’nde olduğu kadar, Dünya Eğitim Tarihi’nde de çok önemli yere sahip olan Enderun Mektebi, tarihten günümüze eğitimde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu mektepte öğrenciler, üstün zekâlılara ve çeşitli yeteneklere yönelik programlarla ve testlerle, ortalama 15 yıllık bir eğitimden geçtikten sonra, devletin ihtiyaç duyduğu üst düzey idari/bürokratik ve askeri personelin yetişmesi sağlanmıştır. Amerikalı psikologlardan Lewis Terman (Stanford-Binet adlı zekâ testini bulan kişi) Enderun Mektebi’ne alınan çocuklar için şunları söylemektedir: “Zekâ seviyesini ölçmek için ilk defa test yöntemi, Osmanlılarda Enderun mektebine seçilen öğrenciler için uygulanmıştır.” Amerikalı ünlü eğitimci Andreas Kazamias’ın Platon’un idealindeki okul olarak nitelediği Enderun, üstün yeteneklilerin eğitiminde “dünyadaki ilk sistemli eğitim” örneğini oluşturmaktadır. Öyle ki pek çok batılı kaynakta, Osmanlı Devleti’nin altı yüzyıl boyunca devam etmesinin temel nedeninin, üstün yetenekli çocukları Enderun’a devşirme yöntemiyle seçip orada eğitim verdikten sonra ülke yönetimini bu kişilere emanet etmesi olarak gösterilmektedir.
Enderun Mektebi’nde eğitim öğretim faaliyetleri bir bütün ve de uygulamalı olarak yapılırdı. Askerlikten diplomasiye, güzel sanatlardan spora kadar her türlü eğitim-öğretim üst düzeyde ve tatbikî/uygulamalı olarak yapılırdı. Bugünkü Japon eğitim sisteminin “uygulama ağırlıklı” eğitim sistemini, yüzyıllar öncesinde Enderun Mektebi’nde başarıyla uygulanmıştır. Eğitim-öğretim, birbirini izleyen yedi odada verilirdi. Odalara “Koğuş” da denilirdi. Öğrenciler sarayda her odanın gereklerini yerine getirirlerdi. Odalardaki eğitim süresi bir ile iki yıl arasında değişirdi.
Enderun’da başarıyı arttıran ve günümüzdeki ideal eğitim anlayışı içinde sayabileceğimiz önemli unsurlar şunlardır:
- Buraya alınacak öğrenciler büyük bir dikkat ve titizlikle seçilirdi.
- Teorik öğrenimin yanı sıra uygulamaya da geniş yer ayrılırdı.
- El becerilerinin kazandırılmasına önem verilirdi.
- Nitelikli ve seçkin öğreticiler (müderris/dânişment) derslere girerdi.
- Zaman/yaş sınırlamasından çok liyakat ve başarı esasına göre sınıf atlanırdı.
- Üst düzey öğrenciler, daha alt düzeydekilere rehberlik yapardı.
- Öğrencilerin beden ve ruh sağlığına aynı derecede özen gösterilirdi.
- Estetik anlayışıyla her bir öğrencinin kişisel yeteneğine göre bir güzel sanatla ilgilenmesi sağlanırdı.
- Bireysel ilgi ve yetenekleri destekleyip geliştirmeğe elverişli esnek bir yapıdaydı.
- Öğrenciler sabah kalkışından yemek saatleri ve akşam yatışına kadar tam bir disiplin içinde düzenli yaşamak zorundaydı.
- Gösterilen en küçük bir başarı dahi ödüllendirilirdi.
- Öğrencilerin başıboşluğunu ve zaman kaybını önlemek için yapılan hatalar değişik şekillerde cezalandırılırdı.
Osmanlı’da Bir Yetenek Sınavı: Sokullu Mehmet Paşa
Tarihçi Yazar Muharrem Morkoç
Sokollu Mehmed Paşa, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat devirlerinde toplam 14 yıl, 3 ay, 17 gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın son vezir-i azamıdır. Hem Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede bulunduğu dönemi simgelemesi itibariyle hem de icraatları, projeleri ve kişiliği nedenleriyle en büyük Osmanlı sadrazamlarından biri kabul edilir. Oluşturduğu kurumlar ve idealize ettiği hedefler itibariyle Osmanlı Türk Medeniyetine büyük katkılar yapmıştır.
Ünlü sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın dahilik hikâyesi Bosna’nın Sokoloviç Köyünde geçiyor.
O gün köy meydanında çocuklar toplanıyor. Tabii sabah erken bir vakit, kahvaltı yapılacak. Osmanlı’da Kahvaltı çorba ile yapılır. Uzun tahta masalar kurulmuş. Çocuklar böyle karşılıklı oturtulmuş, önlerine birer tas çorba da konmuş, ellerine de sapları gayet uzun tahta kaşıklar verilmiş ve “ Hadi afiyet olsun” denmiş. Çorbanın içilmesi sınavın kendisi zaten…
Sapı o kadar uzun ki kaşıkların, siz o kaşığı ucundan ya da ortasından tuttuğunuzda kaşığı kâseye daldırmanızın ya da ağzınıza götürmenizin imkânı yok. Sapın dibinden tutup, oradan içeyim derken sapın ucuyla yanınızdakinin gözünü çıkarmakla meşgul oluyorsunuz. O da olmuyor. Heyettekiler bir zeka parıltısı arıyorlar. Bir problem anında, probleme toslayan bir kişinin çıkış yolu ararken ortaya koyacağı dehanın peşindeler. İki çocuk farklı içiyor çorbayı. Biri karşıdakinin tasına daldırıp ona içiriyor, öbürü de ona içiriyor. Hemen o çocukların yanına gidiyorlar ve soruyorlar, “ Siz neden böyle içiyorsunuz?”diye. Çocuklardan biri diyor ki, “ Karşımdaki sarışın çocuk böyle içelim dedi” Çorbayı böyle içelim diyen kişi Sokullu Mehmed Paşa’dan başkası değildir. İşte böyle devşiriliyor gençler.[i]
[i] Osmanlı’nın Şifreleri- Talha Uğurluel
TARİHÇİ YAZAR MUHARREM MORKOÇ